İşveren veya iş sahibi, çalışanın verdiği zararlardan ne zaman, ne şekilde sorumlu olur?

  • “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
  • Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
  • Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
  • Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.” 

İşveren, çalıştırdığı kişilerin başkalarına zarar vermesini önlemek ile yükümlüdür. İşçilerin başkalarına verdikleri zararlardan gerekli özeni göstermeyen işveren de sorumludur.  İşverenin bu sorumluluğu bir kusursuz sorumluluk hali olup objektif kusur sorumluluğu veya özen sorumluluğu olarak adlandırılır. İşverenin bu sorumluluktan kurtulması için özen sorumluluğunu yerine getirdiğini veya meydana gelen zarar ile özen sorumluluğu arasında illiyet bağının bulunmadığını ispatlaması gerekir. Buna kurtuluş beyyinesi denir.

Özen sorumluluğunun şartları şunlardır:

  • Üçüncü şahıs bir zarar görmüş olmalıdır.
  • Zarar, çalışanın hukuka aykırı fiilinden doğmuş olmalıdır.
  • Zarar, işin görülmesi sırasında meydana gelmelidir.

İşverenin kurtuluş beyyinesi savunması

  1. İşveren;
    • Çalışanını seçerken,
    • İşiyle ilgili talimat verirken ve
    • Gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispatladığı takdirde sorumlu olmaz.
  2. İspat edilecek özen, somut olayı durum ve şartlarına göre gösterilmesi gereken objektif özendir. Yani kişinin kendi bilgi ve tecrübesine göre göstereceği sübjektif özen sorumluluktan kurtulmak için yeterli değildir.
  3. “Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü gereği, çalışma ortamının zararın meydana gelmesine elverişli olduğuna dair bir karine vardır. İşveren, bu karinenin aksini, yani işletmenin çalışma ortamının zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe sorumluluktan kurtulamayacaktır.

Zarardan dolayı tazminat ne kadar süreyle istenebilir?

  • “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
  • Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
  • Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.” 

“…davalı, adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludur. Bilindiği gibi adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlüğü, bir gözetim ödevi yüklenmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmiştir. Adam çalıştıran, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin göreceği iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği, özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır (Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Prof. Fikret Eren, Cilt; 2-4 bası, sh.160). (HGK. 15.6.1994 gün ve 11-178 K.). Davalının bu en basit tedbirlere başvurmaması objektif özen görevini açıkça kötüye kullandığını kanıtlayan deliller olarak görülmelidir. Davalı, adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini ispat etmesi icap etmesi gerekecektir. Toplanan delillere göre de, davalının çalıştırdığı kişinin eylemini engelleyeceği yolunda yukarda açıklanan tedbirleri almadığı açıktır. O halde, davalının B.K.nun 100. maddesi doğrultusunda bir kurtuluş kanıtı ve delili getirmemiştir. ” ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2012/23133, K. 2013/3, T. 14.1.2013)

“Sigortalı sürücünün, “devamlı viraj” trafik levhasının varlığına rağmen hızını, dik eğilimli virajlı yol durumuna göre ayarlamaması sebebiyle direksiyon hakimiyetini yitirip aracın devrilmesine sebep olduğunun ve %100 oranında kusurlu bulunduğunun Adli Tıp Kurumundan alınan kusur raporuyla belirlenmesi, 22.8.2006 tarihli trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının 1999 tarihinden bu yana (E) sınıfı ehliyet sahibi olduğunun ve en son 19.8.2006’da detaylı bakımı yapılan 2003 model aracın değişik yıl ve tarihlerde bakım ve onarımın yapıldığına ilişkin periyodik bakım kartlarının mevcut olduğunun dosya kapsamıyla sabit olup, müfettiş tespitiyle teyit edilmesi, yukarda açıklanan sebeplerle B.K.nun 55. maddesi uyarınca sigortalı sürücünün kusurundan dolayı davalı işverenin sorumlu tutulmasının mümkün bulunmamasına göre, davalı işveren hakkındaki davanın reddine karar vermesi gerekirken, yazılı biçimde kabulüne hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüştür.” (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E. 2009/16513, K. 2011/4791 T. 5.4.2011)

“Eser sözleşmelerinde kural olarak, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi bulunmamakta, yüklenici iş sahibinden bağımsız olarak üstlendiği işi sözleşme koşullarına uygun olarak tamamlayıp teslim etmeyi üstlenmektedir. Bu özellik dikkate alındığında bağımlılık ilişkisi, bir başka deyişle iş sahibinin adam çalıştıran sıfatı bulunmadığından eser sözleşmelerinin yerine getirilmesi ve işin yapımı sırasında yüklenicinin üçüncü kişilere zarar vermesi halinde iş sahibinin zarardan sorumlu tutulamayacağı kabul edilmektedir. Ancak bu kesin bir kural değildir. İş sahibi ile yüklenici arasındaki sözleşmede iş sahibine yükleniciye emir ve talimat verme, yapılan işi kontrol ve denetleme yetkisinin tanınmış olması halinde, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi kurulmuş olacağından iş sahibinin “adam çalıştıran” sıfatıyla zarardan sorumlu tutulması gerektiği ve sorumluluk türünün de Borçlar Kanunu’nun 51/2 maddesi hükmü uyarınca müteselsil (zincirleme) sorumluluk olacağı kuşkusuzdur” (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, E. 2009/3827, K. 2009/5272, T. 17.11.2009 )

“…Bankalar adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludurlar. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmiştir. Bu itibarla, davacının diğer banka şubelerinden çekilen paraları içinde davalı bankanın yükümlülüğü, hesabın bulunduğu Karşıyaka Şubesi’nden farklı değildir. O halde, mahkemece, tarafların bu şubelerden üçüncü şahıs tarafından çekilen para yönünden müterafik kusurlu oldukları kabul edilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir….” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2002/9647, K. 2003/2110, T. 10.3.2003 )

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir