Anayasa Mahkemesinin 22.05. 2003 tarih ve 2003/28 Esas, 2003/42 Karar sayılı kararı

Anayasa Mahkemesi 22.05. 2003 tarih ve 2003/28 Esas, 2003/42 Karar sayılı kararında

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Resmi Gazete tarih/sayı: 16.03.2004/25404

Esas Sayısı : 2003/28

Karar Sayısı : 2003/42

Karar Günü : 22.5.2003

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Danıştay Beşinci Daire

İTİRAZIN KONUSU : 10.7.1987 günlü, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden düzenlenen 7. maddesinin, Anayasa’nın 2., 5., 6., 7., 13., 15., 121. ve 125. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Davacının, 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca olağanüstü hal bölgesi dışında bir ilde görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Danıştay Beşinci Daire iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“…

I) Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinin Anayasa Yargısınca Denetimi

  1. a) Anayasanın Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini belirleyen 148. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.

1982 Anayasasının olağanüstü hallerle ilgili 121. maddesinde, olağanüstü yönetim usullerinin Olağanüstü Hal Kanununda düzenleneceği belirtilmiştir. Maddenin devamında ise; olağanüstü hal süresince Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabileceği, bu kararnamelerin Resmi Gazetede yayımlanacağı ve aynı gün TBMM’nin onayına sunulacağı, bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usulün İçtüzükle belirleneceği öngörülmüştür.

Olayda; 285 sayılı KHK’nin yıllar (1987) önce yayımlanmasına karşın Meclisce onaylanmadığı anlaşılmaktadır. Oysa, 16.5.1998 günlü, 424 sayılı İçtüzük değişikliği ile, Anayasanın 121. ve 122. maddeleri gereği, bu kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste görüşülmesine ilişkin usul ve süre belirlenmiştir. İçtüzüğe göre; söz konusu kararnameler en geç 30 gün içerisinde görüşülüp karara bağlanacaktır. Anayasanın 121. ve 122. maddelerinin, 6., 7. ve 8. maddeleriyle birlikte yorumlandığında, OHAL KHK çıkarma yetkisinin, TBMM’nin denetiminde ve onun onayıyla tamamlanacak bir yetki olduğu kuşkusuzdur.

Bu itibarla TBMM’nde onbeş yılı aşkın süredir onaylanmamış olan 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Anayasanın 121 inci maddesinin tanıdığı yetkiye dayalı olağanüstü hale ilişkin kanun hükmünde kararname olma niteliğini yitirmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla TBMM’nin onayı alınmadan süreklilik kazandırılan 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, Anayasanın 148 inci maddesinde yargısal denetime tabi olmayan kanun hükmünde kararnameler kapsamına girmemesi nedeniyle, adına bağlı kalmaksızın yargısal denetiminin yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

II) Anayasa’ya Aykırılık Gerekçeleri

1- Anayasanın 121. maddesine aykırılık gerekçesi:

Anayasanın 121. maddesinin üçüncü fıkrası ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Yasasının 4. maddesine göre, olağanüstü hallerde kararlaştırılacak olan KHK’nin düzenleme alanı “olağanüstü halin gerekli kıldığı konular”dır. Olağanüstü hal yönetimi ve olağanüstü hal yönetiminin yetkileri dışında kalan bir alan olan yargı yoluna ilişkin düzenlemenin Olağanüstü Hal KHK’si ile yapılması Anayasanın 121. maddesine aykırılık taşımaktadır.

2- Anayasanın 5., 6.. ve 7. maddelerine aykırılık gerekçeleri:

OHAL. KHK. ile yargı yolunun yasama organının tasarrufu dışında kapatılması; “Hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz” denilen Anayasanın 6. maddesine aykırıdır.

Anayasanın “Devletin temel amaç ve görevleri” başlığını taşıyan 5. maddesi, Devlete “Cumhuriyeti ve Demokrasiyi korumak” görevini vermiştir. Oysa, yargı yolunu OHAL. valisinin tasarruflarına karşı kapalı tutma anlayışı, demokrasiyi korumak değil, her olanaktan yararlanarak demokrasiden uzaklaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle böyle bir hüküm Anayasanın 5. maddesine aykırıdır.

Anayasanın 7. maddesi, yasama yetkisinin devredilemeyeceğini vurgulamaktadır.

285 sayılı KHK’nin 7. maddesi, yargı yoluna ilişkin bir düzenleme öngörmektedir. Böylece, KHK’nin 7. maddesi, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konuda düzenleme yapmaktadır. Oysa yargı yoluna ilişkin düzenlemelerin ancak ve ancak bir yasa ile yapılması ve bu yasanın Anayasal yetki çerçevesinde olması gerekmektedir.

Bütün bu nedenler karşısında, 285 sayılı KHK’nin 7. maddesi Anayasanın 5., 6. ve 7. maddelerine aykırı niteliktedir.

3- Anayasanın 13. maddesine aykırılık gerekçesi:

Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlığını taşıyan 13. maddesinin 1. fıkrasında; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir.

Bu düzenleme, temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulamayacağını belirttiği gibi, temel hak ve özgürlüklerin ilgili maddelerinde gösterilen nedenlerle sınırlanabileceğini öngörmektedir. Ayrıca, “ancak, kanunla sınırlanabilir” denilmek suretiyle, hak ve hürriyet sınırlamalarının münhasıran yasa konusu olacağı, yani yasama tasarrufundan başka bir düzenleyici tasarrufla hak ve hürriyetlerin sınırlanmayacağı belirtilmiştir. Hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında yasa ile yapılmasının yanında, Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak yasa ile sınırlanacağını ve bu sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı vurgulanmaktadır.

Ülkemizin de taraf olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesi ile de güvenceye kavuşturulan bütün hak ve özgürlükleri korumaya yönelik “hak arama özgürlüğünün”; özüne dokunacak nitelikte, yasa dışı bir tasarrufla kullanımının engellenmesi niteliğinde olan 285 sayılı KHK’nin 7. maddesi, Anayasanın 13. maddesinde yer alan sınırlamaların kapsamı dışına çıktığından iptali gerekir.

4- Anayasanın 15. maddesine aykırılık gerekçesi:

“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” başlığını taşıyan Anayasanın 15. maddesinin 1. fıkrasında “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde … durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir” denilmektedir. Dolayısıyla, bu düzenleme ile olağanüstü durumlarda temel hak ve özgürlüklerin kısmen veya tamamen durdurulması, durumun gerektirdiği ölçüde olabilmektedir. Hak ve hürriyetlerin durdurulması yahut bunlara ilişkin güvencelere aykırı tedbirler alınmasında, “durumun gerektirdiği ölçü” içinde kalınmayarak yani “istisna”da orantı korunmayarak ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülükler de ihlal edilerek 285 sayılı KHK’nin 7. maddesi ile hak arama özgürlüğüne ilişkin olarak engelleme getirilmesi, Anayasanın 15. maddesinde belirtilen sınırları aşması nedeniyle bu maddeye açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

5- Anayasanın 2. maddesine aykırılık gerekçesi:

Anayasanın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlığını taşıyan 2. maddesinde, “Türkiye Cumhuriyetinin adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, demokratik … sosyal bir hukuk devleti…” olduğu belirtilmektedir.

Anayasanın herhangi bir hükmünü yorumlayarak hak arama özgürlüğünün engellenmesi; hukukun temel ilkeleriyle, hukuk devletinin varlığı ve amacı ile bağdaşmayan nitelik taşıyacaktır.

Anayasa Mahkemesinin hukuk devleti tanımında açıkça belirtildiği üzere; hukuk devleti bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı bulunan devlet demektir.

285 sayılı KHK’nin 7. maddesi ile, OHAL valisi tasarruflarına karşı yargı yolunun kapalı tutulması hukuk devleti açısından tehlike içermektedir. Böyle bir düzenleme, hiçbir hukuksal esasa bağlı olmadan, dilediği gibi uygulamalar yönünden keyfiliği getiren bir düzenlemedir. Keyfilik, hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmaz. Bu nedenle hüküm Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.

6- Anayasanın 125. maddesine aykırılık gerekçesi:

Olağanüstü durum KHK’siyle bölge valilerine tanınan yetkinin yargı denetimi dışında tutulması, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Yürütmeye bu alanda tanınan yetkinin yargı denetimine tabi olmaması, hem erkler arasındaki düzeni bozacak hem de bireylerin hukuka ve adalete olan güven ve inancını sarsacak niteliktedir.

Anayasanın 125. maddesinin 7. fıkrası olağanüstü yönetimlerde yasanın, yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabileceğini belirtmektedir. Bu hükmün karşıt anlamı, olağanüstü yönetim usullerinde bile iptal davası açılması yolunun yasa ile olsa dahi engellenemeyeceğidir. Olağanüstü hal bir keyfilik ve denetimsizlik yönetimi değildir. Olağanüstü yönetimlerde, yetkili organların tesis ettikleri bireysel ve düzenleyici işlemlerin idari yargı denetimine tabi tutulması özgürlükçü ve demokratik düzenin bir gereğidir.

Dava konusu hüküm yargı yolunu kapatmaya ilişkindir. Bu hüküm, Anayasanın hukuk devletini belirleyen 2. maddesine ve idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunu açan 125. maddesine aykırıdır. Çünkü, kamu düzeninin korunmasına ve şiddet eylemlerinin önlenmesine yardımcı olacak bir yönü bulunmamaktadır. Bu nedenle ölçü kuralı, elverişlilik ilkesiyle çelişmekte ve dolayısıyla da Anayasaya aykırılık taşımaktadır.

Açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görmesi durumunda, bu yoldaki gerekçeli kararı ile Anayasa Mahkemesine başvurması gerektiğini düzenleyen 2949 sayılı Yasanın 28. maddesinin 1. fıkrası gereğince 285 sayılı KHK’nin 7. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, dosyada bulunan ilgili belgelerin onaylı birer örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına, 19.11.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

10.7.1987 günlü, 285 sayılı “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 425 sayılı KHK ile yeniden düzenlenen itiraz konusu 7. maddesi şöyledir:

“Madde 7- Bu Kanun Hükmünde Kararname ile Olağanüstü Hal Bölge Valisine tanınan yetkilerin kullanılması ile ilgili idari işlemler hakkında iptal davası açılamaz.”

B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları

Başvuru kararında itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2., 5., 6., 7., 13., 15., 121. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüş, 91. maddesi ise Mahkememizce ilgili görülmüştür.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Enis TUNGA ve Mehmet ERTEN’in katılmalarıyla 22.5.2003 günü yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle, Anayasa’nın 121. maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak çıkarılan 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden düzenlenen itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 148. maddesinin birinci fıkrası gereğince Anayasa Mahkemesi’nin denetimi dışında tutulan bir kural niteliği taşıyıp taşımadığının saptanması gerekmiştir.

Anayasa’nın 121. ve 122. maddelerinde olağanüstü hal, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun “olağanüstü halin” veya “sıkıyönetimin” gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabileceği; bu kararnamelerin Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulacağı, bunların Meclis’ce onaylanmasına ilişkin süre ve usulün İçtüzük’te belirleneceği öngörülmekte, Anayasa’nın 148. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde de “… olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz”, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 19. maddesinde ise “Olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde Anayasanın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan kanun hükmünde kararnamelere karşı şekil ve esas bakımından iptal davası açılamaz ve mahkemelerde Anayasaya aykırılık iddiası ileri sürülemez” denilmektedir.

Ancak, Anayasa’nın 121. ve 122. maddelerine göre çıkarılan KHK’lerin Anayasa Mahkemesi’nin denetim alanı dışında kalabilmesi için yalnız isimlerinin farklı olması ve düzenlenmelerinin değişik usul ve esaslara bağlı tutulması yetmez, içeriklerinin de olağanüstü hal ve sıkıyönetimin gerekli kıldığı konularla sınırlı tutulması gerekir. Bu nedenle, içeriğine bakılmaksızın sadece olağanüstü hal veya sıkıyönetimin devamı süresince özel bir usul uygulanarak çıkarıldığı ve buna bağlı olarak isimlendirildiği için bir KHK’nin bu tür düzenleyici işlem olduğu kabul edilemez.

Öte yandan, olağanüstü hal ve sıkıyönetim süresince Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na Anayasa’nın 121. ve 122. maddeleriyle tanınan KHK çıkarma yetkisi, kuşkusuz, sadece bu kurallarla değil Anayasa’nın konuya ilişkin diğer düzenlemeleriyle de sınırlıdır. Bu sınırların aşılması durumunda sözkonusu KHK’lerin veya kimi kurallarının Anayasa’da “Olağanüstü yönetim usulleri” bağlamında öngörülen kanun hükmünde kararnameler kapsamında değerlendirilemeyeceği, ancak Anayasa’nın 91. maddesine göre olağan KHK’lerin hukuksal rejimine bağlı tutulabileceği açıktır.

Anayasa’nın “Yargı yolu” başlıklı 125. maddesinin ilk fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu; beşinci fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği; altıncı fıkrasında da, kanunun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabileceği belirtilmektedir. Buna göre, madde ile açıkça yargısal denetimine izin verilmeyenler dışında idari işlemlere karşı dava açma hakkı hiçbir halde engellenemeyecek, ancak sayılan durumlar nedeniyle yalnız yürütmenin durdurulması kararı verilmesi sınırlanabilecektir. Oysa, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 425 sayılı KHK ile yeniden düzenlenen itiraz konusu 7. maddesinde, “Bu Kanun Hükmünde Kararname ile Olağanüstü Hal Bölge Valisine tanınan yetkilerin kullanılması ile ilgili idari işlemler hakkında iptal davası açılamaz” denilerek bu işlemlere karşı dava açma hakkı ortadan kaldırılmış, böylece Anayasa’nın olağanüstü yönetim usulü bağlamında öngörmediği bir yetki kullanılmıştır.

Bu durumda, itiraz konusu kuralın olağanüstü halle ilgili bir düzenleme olduğunun kabulü olanaklı bulunmadığından olağan KHK kuralı olarak değerlendirilmesi gerekir.

Açıklanan nedenlerle, 10.7.1987 günlü, 285 sayılı “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden düzenlenen 7. maddesinin, Anayasa’nın 121. maddesinin üçüncü fıkrasına göre çıkarılan ve 148. maddesinin birinci fıkrasında da şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı savıyla Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamayacağı öngörülen bir kanun hükmünde kararname kuralı olmadığı sonucuna varılarak dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Ali HÜNER, Ertuğrul ERSOY ile Tülay TUĞCU’nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişki rapor, itiraz konusu kanun hükmünde kararname kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2., 5., 6., 7., 13., 15., 121. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Ancak, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesine göre Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün Anayasa’ya aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur değildir. Anayasa Mahkemesi taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa’ya aykırılık kararı verebilir.

Bu nedenle, kural Anayasa’nın 91. maddesi yönünden de incelenmiştir.

Anayasa’nın 91. maddesinin ilk fıkrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebileceği; ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği; ikinci fıkrasında da yetki kanununun, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını göstereceği öngörülmüştür. Buna göre, olağan KHK’lerin öncelikle bir yetki yasasına dayanılarak çıkarılmaları gerekmektedir.

285 sayılı KHK’nin 425 sayılı KHK ile yeniden düzenlenen ve olağan KHK kuralı olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılan itiraz konusu 7. maddesi ise bir yetki yasasına dayanmadığından Anayasa’nın 91. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Samia AKBULUT, Ali HÜNER, Ertuğrul ERSOY ve Tülay TUĞCU bu görüşlere katılmamışlardır.

Anayasa’nın 91. maddesine aykırı bulunarak iptal edilen kuralın, başvuru kararında ileri sürülen diğer Anayasa kuralları yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI- SONUÇ

10.7.1987 günlü, 285 sayılı “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden düzenlenen 7. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Samia AKBULUT, Ali HÜNER, Ertuğrul ERSOY ile Tülay TUĞCU’nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 22.5.2003 gününde karar verildi.

Başkanvekili Haşim KILIÇ

Üye Samia AKBULUT

Üye Yalçın ACARGÜN

Üye Sacit ADALI

Üye Ali HÜNER

Üye Fulya KANTARCIOĞLU

Üye Ertuğrul ERSOY

Üye Tülay TUĞCU

Üye Ahmet AKYALÇIN

Üye Enis TUNGA

Üye Mehmet ERTEN

KARŞIOY YAZISI

Dava 10.7.1987 günlü, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden düzenlenen 7. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülerek iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 121. maddesinin üçüncü fıkrası Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na bir yetki yasasına dayanmaksızın olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi tanımakta, aynı fıkra bu nitelikteki kanun hükmünde kararnamelerin Resmi Gazete’de yayımlandığı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulacağını öngörmektedir.

Bu tür bir Kanun Hükmünde Kararname hazırlanırken Anayasa’nın 15. maddesinde belirtilen, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlâ l edilmemesine, temel hak ve özgürlüklerin durumun gerektirdiği ölçüde kısıtlanmasına, yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığın bütünlüğüne, din, vicdan, düşünce ve kanaatleri açıklamaya zorlamamaya, suçsuzluk karinesine uyulması gibi evrensel ilkelerin Bakanlar Kurulunca gözardı edilmemesi asıldır ve hukuk devleti olmanın koşullarındandır.

Bununla birlikte Anayasa’nın 148. maddesinde Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri belirtilirken olağanüstü hallerde sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamaz denilmektedir. Bu hükme göre Yasama Meclisine sunulmuş ancak onaydan geçmemiş bu nedenle yasalaşamamış bir Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesinin Anayasal denetimi olanaklı görülmemektedir.

Yürütmenin Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne derhal sunarak yasalaşmasını sağlaması ona Anayasanın 121. maddesi ile verilen bir görevdir. Böylece yasalaşan kanun hükmünde kararnamelerin anayasal denetimi de olanaklı hale gelecektir. İncelediğimiz kanun hükmünde kararnameler de bu gerek yerine getirilmeyerek yargı denetimi dışına çıkarıldığı, Anayasa hükümlerine uyulmadığı bir gerçek ise de Anayasa Mahkemesi de benzer bir tutumla Anayasa’nın 148. maddesini gözardı edemez.

Ancak Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya uygunluk denetimi yapması için önüne getirilen yasa veya kanun hükmünde kararnamenin hukuksal niteliğini bu düzenlemelere verilen adla bağlı kalmaksızın belirlemek olanağına sahiptir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi adı altında yapılan düzenlemelerin Anayasa’nın öngördüğü ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi niteliğinde olup olmadığını, zaman, yer ve metnin içeriği bakımından incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapmak zorundadır. Çünkü Anayasa’nın 148. maddesi yalnızca olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olan düzenlemeler yönünden anayasal denetim yapılmasına engel oluşturur.

İtiraz konusu 10.7.1987 günlü 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen 7. maddesi “Bu Kanun Hükmünde Kararname ile Olağanüstü Hal Bölge Valisine tanınan yetkilerin kullanılması ile ilgili idari işlemler hakkında iptal davası açılamaz” biçimindedir. Bu hükmün olağanüstü hal valisinin aldığı önlemlerin hızlı ve etkin bir biçimde uygulanması amacına yönelik olduğu açıktır. Her ne kadar hükmün hukuk devleti ilkesi ve Anayasa’nın 125. maddesi ile bağdaştırılması mümkün değilse de itiraz konusu kuralın, biçim ve öz bakımından Anayasa’ya aykırılığı savıyla Anayasa Mahkemesi’ne dava açılamayacağı öngörülen Anayasa’nın 148. maddesi kapsamında bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olduğu kuşkusuzdur.

Belirtilen nedenlerle, iptal isteminin Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.

Üye Samia AKBULUT

Üye Yalçın ACARGÜN

Üye Ali HÜNER

Üye Ertuğrul ERSOY

Üye Tülay TUĞCU

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir